Sitemizden Yararlanmak İçin Üye Olunuz !!!Herkes Aslına Çeker B-261910-üye_ol
Pozitif Seyir
Sitemizden Yararlanmak İçin Üye Olunuz !!!Herkes Aslına Çeker B-261910-üye_ol
Pozitif Seyir
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaİletişimLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Herkes Aslına Çeker

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
hsn25
™Pozitif Seyir™
™Pozitif Seyir™
hsn25


Herkes Aslına Çeker Shanex10
Uyarı Seviyesi : Uyarı Yok
Herkes Aslına Çeker Shanex11
Kayıt tarihi : 11/08/10
Herkes Aslına Çeker Shanex11
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 460
Herkes Aslına Çeker Shanex11
<b>Nerden</b> Nerden : istanbul
Herkes Aslına Çeker Shanex11
<b>Yaş</b> Yaş : 32
Herkes Aslına Çeker Shanex11
Cinsiyet : Erkek Herkes Aslına Çeker Shanex11
Ruh Halim : Komik
Herkes Aslına Çeker Shanex11
Tuttuğu Takım : FenerBahçeli
Herkes Aslına Çeker Shanex12

Herkes Aslına Çeker Empty
MesajKonu: Herkes Aslına Çeker   Herkes Aslına Çeker I_icon_minitimeCuma Ağus. 13, 2010 11:56 am

Bir gece sevgili aynacık yine gelmiş padişah kızının başucuna. Masalını anlatmaya başlamadan önce demiş ki:
- Sevgili padişah kızı; büyük kalpler, büyük binalar gibidir; daima kendilerini gösterir.
Pencereden baktığında göremediğin
dağın ardında, küçücük bir devlet varmış. Küçük bir devletmiş ama,
insanları pek şirinmiş. Irmakları, dereleri, ağaçları, çiçekleri… her
şeyi küçücükmüş bu devletin, hem de pek güzelmiş.

İşte bu devletin bir de padişahı
varmış. Sarayında oturur, hiç usanmadan düşünür dururmuş. Artık
dayanamayacak hâle gelmiş. Vezirlerini çağırmış yanına:

- Zaman kaybetmeden haber salın
memleketin dört bir köşesine. Her kim bana Hızır’ı gösterirse, dilesin
benden ne dilerse. Her bir isteği emirdir benim için. Artık gücüm
kalmamıştır. Bu merak birgün öldürecek beni.


Vezirler bir telaşla emri yerine getirmeye çalışmışlar. Memleketin
sağına-soluna, altına-üstüne; kuzeyine-güneyine, doğusuna-batısına
adamlar gönderilmiş. Padişahın bu sözleri insanlara duyurulmuş:

- Duyduk-duymadık demeyin!
Padişahımız Hızır’ı görmeyi arzu etmektedir. Her kim padişahımıza onu
gösterebilirse kıymetli hediyelerle ödüllendirilecektir. Duyduk-duymadık
demeyiiin!

Padişah bir haber gelir ümidiyle
uyku nedir unutmuş. Sabahlara kadar pencerelerde geleni-gideni gözetler
olmuş. Neredeyse gökte uçan kuşun kendisine geldiğini zannederek
yakalatacakmış. Vezirler korkmaya başlamışlar;

- Aman padişahımızı bu dertten bir ân önce kurtaran biri çıkmalı, yoksa aklını kaçıracak.
Aradan bilmem kaç ay geçtikten
sonra, çiçeklerin meyveye durduğu bir bahar sabahı bir adam gelmiş
saraya. Kendinden emin bir hali, dimdik yürüyüşü varmış. Kapıcıya demiş
ki:

- Tez padişahımıza haber salın, kendisiyle görüşmek isterim. Ona güzel haberler getirdim.
Kapıcı önce umursamamış bu hali perişan adamın sözlerini:
- Padişahımız senin gibi birisiyle zaman kaybetmek istemeyecektir. Ne diyeceksen bana de, ben haberi padişahımıza veririm.
Adam;
- Ben bilmez miyim padişahımızın çok meşgul olduğunu, demiş. Fakat haberi Hızır’dan getirdim. Çok önemli…
Kapıcı “Hızır” ismini duyar
duymaz telaşlanmış. “Sen buradan ayrılma. Hemen geliyorum.” diyerek
vezirlerin yanına koşmuş. Vezirler bu adamın gelişine pek sevinmişler:

- İnşallah, demişler. İnşallah bu adam padişahımızı bu dertten kurtarır. Artık dayanacak gücümüz kalmadı.
Hiç zaman kaybetmeden adamı çağırtmışlar. Padişaha da haber vermişler:
- Sevgili padişahımız, Hızır’dan haber getiren bir adam sizinle görüşmek istiyor. Huzura çağıralım ister misiniz?
Padişah öyle heyecanlanmış, öyle
sevinmiş ki; “hemen gelsin”, demiş. Adam gururla o ihtişamlı kapıdan
içeri girmiş. Sanki padişah kendisi, sanki her şey onun emrinde.
Başlamış konuşmaya:

- Efendimiz, duydum ki Hızır’ı
görmek istiyormuşsunuz. Ben bu isteğinizi yerine getirebilirm. Ama onu,
size ancak dört yıl sonra gösterebilirim. Yalnız bir şartım var. Bu dört
yıl içinde her isteğimi yerine getireceksiniz. Bir dediğim iki
edilmeyecek.

Padişah dinlemiş dinlemiş, sonra da;
- Tamam, demiş. Bir dediğin iki
edilmeyecek. Dört yıl boyunca dilediğin şeye sahip olacaksın. Hiçkimse
sana karşı gelmeyecek. Fakat ………, dört yılın sonunda bana Hızır’ı
gösteremezsen, eğer sözünde durmazsan ölüm için hazırlan.

Adam kendinden emin bir şekilde, sesini de gürleştirerek;
- Beni dilediğiniz şekilde öldürebilirsiniz efendim, demiş.
Ve padişah emir buyurmuş, adama
bir köşk hazırlanmış. İçi altınlarla doldurulmuş. Bu dünyada sahip
olunacak ne kadar şey varsa bir bir verilmiş.

Adam halinden memnun, dört yıl
sonrasını hiç düşünmeden yaşamaya başlamış. Fakat dört yıl nedir ki, göz
açıp-kapayıncaya kadar gelir-geçer. Nitekim giden günlerin hiç farkına
varmadan, adam bir de bakmış dört yıl bitivermiş. Bir telaştır başlamış.
Padişaha gidip ne diyeceğini bilemiyormuş. Hızır’ı nerede bulsun da
getirsin!

Eğer yalan söylediğini padişah
öğrenirse, onun çok sinirleneceğini de biliyormuş. Dört yıl önce
konuştuklarını birden hatırlayıvermiş. Tek çareyi kaçmakta bulmuş adam.
Şehirden çok uzakta bir yer bulmuş kendisine ve orada gizlenmeye
başlamış.

Padişah adamı getirmeleri için
köşke askerlerini göndermiş. Fakat adamın kaçtığını öğrenmişler. Bütün
askerler şehrin her yerini araştırmaya başlamışlar.

Adam gizlendiği yerde gece-gündüz dua edip yalvarıyormuş:
- Beni kurtar. Bu kuyudan çıkmama yardımcı ol. Bunu ancak sen yapabilirsin. Beni kurtar.
Korkudan tit tir titriyormuş. O
sırada yanıbaşında bir dedecik belirivermiş. Nasıl ve nereden geldiğini
anlayamamış bu dedeciğin. Dedecik adama bakmış, hali perişan. Sormuş;

- Neden korkuyorsun? Kimden saklanıyorsun böyle? Bana anlatırsan belki bir çaresini bulabiliriz.
Adam her şeyi açık açık anlatmış dedeciğe. Dedecik de hiç konuşmadan dinlemiş onu. Sonra da;
- Haydi beni padişaha götür, demiş. Onu bir de ben göreyim.
Şehre doğru yola çıkmışlar.
Saraya daha varmadan padişahın askerleri yollarını kesmişler. Adamı
ellerinden bağlamışlar, doğruca saraya götürmüşler. Dedecik de adamın
yanındaymış. Padişah adamı görünce;

- İşte dört yıl doldu, demiş.
Bana Hızır’ı gösterme vaktin geldi. Her isteğini yerine getirdim. Şimdi
sıra sende. Sen de benim isteğimi yerine getirmelisin. Yoksa öleceksin.

Adam çaresiz, başını öne eğmiş ve;
- Efendimiz, ben size yalan söylemiştim; demiş.
Padişah bir vezirlerine, bir adama, bir de dedeciğe bakmış ve şunları söylemiş:
- Sen bize yalan söyledin. Öyleyse bunun cezasını çekmelisin.
Padişah önce birinci vezirine, “Bu adama nasıl bir ölümü uygun görürsün?” diye sormuş. Birinci vezir;
- Sevgili padişahımız, demiş.
Bence bu adamı parça parça edelim ve parçalarını meydana asalım. Böylece
hiçkimse size yalan söyleme cesaretini bir daha gösteremesin.

Bu cevap üzerine dedecik;
- Herkes aslına çeker, demiş.
Sıra ikinci vezire gelmiş. O da fikrini söylemiş:
- Bu yalancıyı bir kazana koyup kaynatalım. En güzel ceza bu olur.
Bu cevap üzerine dedecik yine;
- Herkes aslına çeker, demiş.
Üçüncü vezir de konuşmaya başlamış:
- Bu adamı bir tepsiye koyup fırında kebap gibi pişirmeli.
Dedecik bu sefer de aynı şeyi söylemiş:
- Herkes aslına çeker.
Sıra dördüncü vezire gelmiş. Padişah onun düşüncesini de öğrenmek istiyormuş. Dördüncü vezir;
- Ey padişahımız, demiş. Siz
merhametli bir hükümdarsınız. Hızır’ı ne kadar görmek istediğinizi
biliyorum. Öyleyse Hızır aşkına bu adamı affedin. Çünkü onu bağışlamanız
size yakışan bir harekettir. Mutlaka bunun karşılığında büyük
mükafatlar verilecektir.

Bu sözlerin sonunda dedecik yine aynı cümleyi söylemiş:
- Herkes aslına çeker.
Padişah dayanamayıp dedeciğe dönerek konuşmuş:
- Kimsin bilmiyorum, fakat vezirlerim için hep aynı şeyi söyledin. Bu ne demek?
Dedecik padişaha şu cevabı vermiş:
- Ey padişah! Birinci vezirin bir
kasabın oğludur. Bu yüzden adamı, bir kasap gibi parçalayıp astı.
İkinci vezirin bir aşçının oğludur. O da adamı yemek gibi kazana koyup
kaynattı. Üçüncü vezirin bir kebapçının oğludur. Bu sebeple adamı fırına
koyup kebap gibi pişirdi. Dördüncü vezirin ise, bir alimin oğludur. O,
“affedilsin” dedi. Çünkü merhametli olmayı öğrenmişti. Hepsi de
görgüsüne göre ceza verdi.

Bu sözleri dinlerken padişah düşünceye dalmış. Tam bu sırada dedecik;
- İşte ben Hızır’ım, demiş ve ortadan kaybolmuş.
Padişah hemen tahtından kalkmış, dışarıya bakmış. Fakat hiçbir şey görememiş. Sonra da şunları söylemiş:
- Bu dünyada Hızır’ı görmeyi öyle
çok istemiştim ki, bu adam sayesinde işte gördüm. Bana insanları nasıl
tanıyacağımı da öğretti. Ve merhametli olmanın ne kadar güzel olduğunu
gösterdi.

Böylece adam ölümden kurtulmuş ve
padişahla beraber sarayda yaşamaya başlamış. Yine bir dediği iki
edilmiyormuş, ama artık adam hiçbir şey istemiyormuş.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Herkes Aslına Çeker
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kur’an-ı kerimi herkes anlayamaz...
» Herkes Evlenecek Diye Kural Yok

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kültür ve Sanat Rehberi :: Büyüklerden Masallar-
Buraya geçin: