Sitemizden Yararlanmak İçin Üye Olunuz !!!Akbabaların Umudu B-261910-üye_ol
Pozitif Seyir
Sitemizden Yararlanmak İçin Üye Olunuz !!!Akbabaların Umudu B-261910-üye_ol
Pozitif Seyir
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaİletişimLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Akbabaların Umudu

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
hsn25
™Pozitif Seyir™
™Pozitif Seyir™
hsn25


Akbabaların Umudu Shanex10
Uyarı Seviyesi : Uyarı Yok
Akbabaların Umudu Shanex11
Kayıt tarihi : 11/08/10
Akbabaların Umudu Shanex11
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 460
Akbabaların Umudu Shanex11
<b>Nerden</b> Nerden : istanbul
Akbabaların Umudu Shanex11
<b>Yaş</b> Yaş : 32
Akbabaların Umudu Shanex11
Cinsiyet : Erkek Akbabaların Umudu Shanex11
Ruh Halim : Komik
Akbabaların Umudu Shanex11
Tuttuğu Takım : FenerBahçeli
Akbabaların Umudu Shanex12

Akbabaların Umudu Empty
MesajKonu: Akbabaların Umudu   Akbabaların Umudu I_icon_minitimeCuma Ağus. 13, 2010 11:51 am

Çok eski çağlarda, ülkenin
birinde, dinazorların yuvalandığı bir yer vardı. Dinazorlar, yavrulama
zamanı geldiğinde, yumurtalarını buraya bırakırdı. Bazı dinazorlar,
bırakılan yumurtaların başını bekler, yavruların yumurtadan çıkışında,
onların yaşama alışmaları için gereken ilk desteği sağlama görevini
üstlenirdi. Bu dinazorlara “Öğretmen” denirdi. Dinazor yavruları, kendi
başlarına yaşamlarını sürdürebilecekleri büyüklüğe gelince, yuvadan
ayrılıp, ülkenin diğer yerlerine yayılırdılar.

Yuvadan çıkan dinazor
yavrularının çoğu, ülkenin en verimli topraklarının bulunduğu batıya göç
ederdi. Burada, yeşillikler ve bol yiyecek vardı.

Batının en verimli alanları, yedi
tepeye yayılmış ağaçlık bölgeydi. Buraya “Yedi Tepe Ormanları” denirdi.
Dinazor yavruları en çok, Yedi Tepe Ormanları’na giderdi. Yedi Tepe
Ormanları’nın nehir gibi akan mavi denizin yanında olması, buraya ayrı
bir güzellik veriyordu. Ormandaki hayvanlar, çoğu zaman dinlenmek için
deniz kıyısına iner, boğazın diğer yakasındaki ormanlara ve kıyıdaki
kumsala bakıp, zaman geçirir, birbirleriyle oynayıp eğlenirdi.

Yedi Tepe Ormanları’nda yaşayan
dinazorların sayısı çoktu. Dinazorlar, ormandaki ağaçların arasında
gizlenerek yaşadıklarından, sayılarının ne denli çok olduğu, diğer
hayvanlarca bilinmezdi. İri gövdeli dinazorları görenler, onlardan
korkup kaçardı. Gerçi dinazorların çoğu, başka hayvanlara zarar
vermeden, ormandaki yiyeceklerle yetinmeye çalışırdı ama, diğer
hayvanlar onların ürkütücü büyüklüğünden çekinir, onlara pek
yaklaşmazdı.


Bazı kurnaz
hayvanlar, dinazorların kendilerine saldıracağını düşünüp, orman
yasalarını çiğnememeye çalışırdı. Bazıları da, belli etmeden, yasalara
aykırı davranışlarını sürdürürdü…

Yedi Tepe Ormanları’nda yalnız
dinazorlar yaşamıyordu. Bu ormanın çevresindeki taşlık alanlarda
akbabalar da yaşardı. Bilirsiniz akbabalar yeşil alanları sevmezler.
Onlar taş ve kum çöllerinde yuvalanırlar. Yedi Tepe Ormanları’nın
çevresindeki taşlık alanları kullanan akbabaların gözü, hep Yedi Tepe
Ormanları’ndaydı. Burayı nasıl taş çölüne çevireceklerini kuruyordular.
Aslında bir çok orman alanını, taş çölüne çevirmeyi başarıp, buralara
yuvalanarak sayılarını daha da çoğaltıyordular. Ormandaki ağaçların
arasında gizlenmeye çalışan dinazorlar, ormanlar yok oldukça saklanacak
yer bulma güçlüğü çekiyordular. Bu nedenle akbabaların taş çölleri, en
çok dinazorları huzursuz ediyordu… Ormanları yok olan diğer hayvanlar,
taş çölündeki oyukların arasına saklanıp yaşamlarını sürdürmeye
çalışıyor ama, açlıktan güçsüz düşünce, akbabalara yem oluyordu.

Yedi Tepe Ormanları’nın taş
çölüne dönüşmeye başlaması üzerine dinazorlar yaşamak için kendilerine
yeni bir yer aramaya başladılar.

Sonunda boğaza bakan yamaçlardan
birinde, yeşilliği bozulmamış, ağaçları akbabalarca yok edilmemiş, bir
vadi buldular. Bu alana “Yeşil Vadi” adını verdiler. Dinazorlar, buranın
da taş çölüne dönüşmemesi için akbabaları Yeşil Vadi’den uzak tutma
kararı aldılar. Yedi Tepe Ormanlarında yaşamlarını sürdüren dinazorlar,
Yeşil Vadi’yi dinlenme alanı olarak kullanacaktı.

Yedi Tepe Ormanları’nı yalnız
akbabalar yok etmiyordu. Diğer hayvanların bilinçsizce ağaçları
kemirmesi sonucu, ağaçlar yok oluyor, yerini çıplak topraklara
bırakıyordu. Yedi Tepe Ormanlarının yer yer kel olup, kabaklaştığı
günlerde, Yeşil Vadi’nin el değmemiş güzelliği dinazorları pek
sevindirdi. Bu alana kimse zarar versin istemediler. Dinazorların en
irilerinden olan iki Trex, Yeşil Vadi’nin yönetimini üstlendiler.
Tciretops ve Brantosaurus da onlara yardım etti. Yönetimin ilk işi,
Yeşil Vadi’de yaşayan hayvanların türlerini belirlemek oldu.

Yeşil Vadi’de ağaçların ve
çalıların arasında yaşayan tüm hayvan türlerini belirlemek çok zordu.
Trex, burada kaplumbağa yaşadığını öğrendi. Tüm dinazorlar, çevreyi
araştırıp kaç tane kaplumbağa yaşadığını bulmak istediler. Gördükleri
her kaplumbağa numaralandırıldı ve Yeşil Vadi’de oniki kablumbağa
olduğunu anlaşıldı.

Söylentiye göre, Yeşil Vadi’de
papağanlar ve yılanlar da yaşıyordu. Dinazorlar, bulabildikleri
yılanların boyunlarına halka geçirdiler. Papağanları da ayak
bileklerinden numaraladılar. Yeşil Vadi’de yaşayan tüm hayvanlar
belirlendikten sonra Trex, dinlenmeye gelen dinazorları topladı ve:

- Arkadaşlar. Bu alanda yaşıyan
tüm hayvanları belirledik. Bu hayvanlar Yeşil Vadi’ye bugüne değin zarar
vermemişler, bundan sonra da zarar vermezler. Başka hayvanların bu
alana girmelerini engellersek Yeşil Vadi’nin yok olmasını önleriz.

diye seslendi. Dinazorlar Yeşil
Vadi’de yaşayan hayvanların yaşam koşullarını iyileştirmek ve
kendilerine güzel bir dinlence ortamı hazırlamak için Yeşil Vadi’yi
onarmaya başladılar. Hayvanların yuvalarının bakımı yapıldı, dikenli
çalılar budandı, açık alanlara çiçekler ekildi, yıkılan ağaçların yerine
yeni ağaçlar dikildi. Yeşil Vadi daha güzel ve yaşanabilir bir ortam
olmaya başladıkça dinazorlar seviniyordu.

Yeşil Vadi’nin çevresinde sarp
kayalar vardı. Bazı akbabalar, bu kayaların üzerindeki taş yığınları
arasına yuvalanmışdı. Bu alanda yaşıyan başka hayvanlar da vardı.
Bunlar, arada Yeşil Vadi’ye inip, ağaçları kemirir, Yeşil Vadi’nin
küçülmesine bilinçsizce katkıda bulunurdular.

Akbabalar, kemirilen ağaçların
bulunduğu yerlere taş yuvarlar ve bu alanı taş çölü yapardılar. Çevresi
taşlarla çevrilen kabukları kemirilmiş ağaçlar, zamanla ölüp gidince,
akbabalar bu taş çölüne inip, hemen yuva yapmaya başlardı. Yeşil Vadi de
aynı Yedi Tepe Ormanları gibi taş çölüne dönüşmek üzereydi…

Bu durumu gören dinazorlar, Yeşil
Vadi’de yaşamayan diğer hayvanları buradan kovdular. Bu hayvanlar
kayaların üzerindeki yuvalarına kaçışıp, öfkeyle Yeşil Vadi’ye bakarak
iç çektiler. Akbabalar, sessizce dinazorların çabasına bakıp, diğer
hayvanları Yeşil Vadi’den kovuşlarını görünce:

- Bir gün buraları da taş çölü olacak, dinazorlar bizimle baş edemezler…
diye için için güldüler.
Akbabalar yalnız gülmekle kalmadı, Yeşil Vadi’yi taş çölüne dönüştürmek
için kurnazca hazırlanmış kurgularla taş çölü sınırlarını, Yeşil Vadi’ye
doğru ilerletmeye çalışdılar…

Akbabalar, bazen Yeşil Vadi
sınırına yuvarladıkları taşların yanına gidip, sınır taşlarının yerini
değiştirmeye, Yeşil Vadi’den toprak çalmaya çalışırdılar. Yeni
yuvarlanan taşları üst üste dizerek sınır taşlarını eskiden de varmış
gibi göstermeye çabalardılar…

Yeşil Vadi’nin adım adım
ilerleyen sınır taşlarıyla küçüldüğünü gören dinazorlar, tam taşların
yolu üzerine, derin bir hendek kazdılar. Hendeği suyla doldurduktan
sonra yakın akrabaları olan timsahları buraya çağırıp, özgürce
yaşamlarını sürdürmeyi önerdiler.

Timsahlar, hendeğin çamurlu
suyunda yaşamaya başlayınca akbabalar, timsahların kendilerini
parçalamasından korkup, taş yuvarlamaktan vazgeçtiler. Akbabaların taş
çölünü genişletme çabaları engellenince, boyunlarını büküp yeni
kurnazlıklar düşünmeye başladılar…

Amaçları Yeşil Vadi’ye yeni
kayalar yuvarlayıp toprak kazanmak ve yeni taş yığınları arasında
yuvalanmaktı… Yedi Tepe Ormanları’nı benzer yöntemlerle yok edip, taş
çöllerine yuvalanan akbabaların yaptıklarını, Yeşil Vadi’de
uygulayamamak, yamaçlara yuvalanmış akbabaları çok öfkelendiriyordu.
Beceriksizliklerine gülen Yedi Tepe Ormanları çevresinde yaşıyan diğer
akbabaların davranışlarına da çok içerliyordular…

Bir gün, kayalar arasındaki
ininden çıkan çakal, boyunlarını büküp Yedi Vadi’ye bakan akbabaların
hüzünlü duruşunu görünce dayanamadı ve sordu:

- Ne derdiniz var sizin? Niye böyle hüzünlüsünüz?
- Şu önümüzde uzanan Yeşil Vadi’ye bakıp iç çekiyoruz.
Çakal çok şaşırdı. Daha önce yeşile bakıp da hüzünlenen hayvan görmediğini anımsadı. Gerekçelerini öğrenmek için:
- Neden? dediğinde akbabalar üzgün bir tavırla:
- Bu vadiyi taş çölüne çeviremedik. Böyle giderse burası hep yeşil kalacak…
- Olsun bazı alanlar yeşil kalabilir.
- Akrabalarımız bize gülüyor. Akbabaların yüz karası olduğumuzu düşünüyorlar. Onların arasına girmeye yüzümüz yok…
- Taş yuvarlamayı denediniz mi?
- Aşağıda timsahlar var. Hendeklere yaklaşmaya kalkınca bizi havada parçalıyorlar…
- İşiniz zor anlaşılan. Size nasıl yardımcı olabilirim?
- Yalan haber yaysak. Yeşil
Vadi’de ağaçlar kesiliyor desek, kıyım yapılıyor desek belki diğer
hayvanlar ayaklanıp buraya gelir, dinazorları buradan çıkarırlar. Sonra
biz burayı taş çölüne çevirebiliriz.

- Haberi nasıl yayacaksınız?
- Onu bilemiyoruz iste. Senin tanıdıkların var mı? Bize yardım edermisin?
- Ben de Yeşil Vadi’deki
dinazorlardan hoşnut değilim. Yeşil Vadi’de avlanmamı engelliyorlar.
Baykuş’tan yardım alabilir miyiz bir araştırayım.

- Çok iyi olur. Sana bir gün borcumuzu öderiz.
- Şöyle boğaza yakın bir yerde bir inim olsa iyi olur diyorum.
- Söz sana güzel bir in veririz.
O gece çakal kimseye görünmeden
baykuşun yanına gitti. Ona akbabaların kendisinden yardım istediklerini
söyledi. Baykuş, akbabaların ne yapmak istediklerini bildiğinden, onlara
yardım etmek istemedi. Çakal, baykuşun yardımını sağlamak için:

- Ama dinazorlar Yeşil Vadi’ye yerleştiler. Ağaçları kesiyorlar, doğayı yok ediyorlar…
diye yalanlarını sıralamaya
başladı. Önce çakalın söylediklerine kulak asmayan baykuş, ardı arkası
kesilmeyen yalanlara sonunda inanmaya başladı. İnandıkça öfkelendi,
öfkelendikçe yerinde duramaz oldu. Dayanamayıp:

- Bu dinazorlara iyi bir ders vermeli…
deyince, çakal baykuşu kandırmış
olduğunu düşünüp, mutluluk içinde inine döndü. Baykuş, Yeşil Vadi
kıyımını dile getiren bir türkü besteledi. Kargaların hepsini yanına
çağırdı. Bu türküyü bir çırpıda kargalara ezberletti. Sonra:

- Yarın, gün doğunca Yedi Tepe
Ormanlarına gidecek, ağaçtan ağaca konup bu türküyü okuyacaksınız. Diğer
hayvanlar da dinazorların neler yaptığını öğrensinler…

dedi. Kargalar öğrendikleri türküyü unutmamaya çalışarak uçuştular…
Sabah olunca kargalar daldan dala
konarak, dinazorların kıyımını dile getiren türküyü söylediler. Çirkin
sesleriyle tüm hayvanlara haykırarak seslendiler:

- Kurtarın Yeşil Vadi’yi. Bir çıplak toprak parçasına daha dayanmamız söz konusu olamaz…
dediler. Yedi Tepe Ormanlarında
yaşayan tüm hayvanlar kan ağlayıp, çevrelerindeki çıplak topraklara ve
taş yığınlarına bakıp üzüntülerini dile getirdiler. Yedi Tepe
Ormanlarında bir kıpırdanma başladı…

Karga bu, pek akıllı değildir ya!
Bir tanesi uçtu gitti Yeşil Vadi’ye. Bir dalın üstüne kondu. Biraz
soluklanıp, dinlendikten sonra, o çirkin sesiyle baykuşun türküsünü
söylemeye başladı. Karganın çirkin sesini duyan dinazorlar çok
şaşırdılar.

Biraz dinleyince, türkünün
akbabaların kurnaz oyunlarından biri olduğunu hemen anladılar. Trex,
dayanamayıp çığlık atarak karganın tünediği ağacın dibine gitti. Ağacın
gövdesini elleriyle tutup sallamaya başladı. Karga çok korktu. Neye
uğradığını bilemedi. Karga deprem olmuş gibi sallanan ağacın dalından
düşmemeye çalışırken, yaprakların arasından uzanan Brantosaurus karganın
uçmasını engelliyordu. Karga artık türküyü dile getirmiyor, sonunun
yaklaştığını görüp çevresinden yardım almak için çığlık atıyordu. Onun
çırpınışını gören Trex seslendi:

- Bu türküyü sana kim öğretti?
- Baykuş
- Hangi baykuş?
- Yedi Tepe Ormanlarındaki Özgürlük Parkı’nda yaşayan baykuş.
Trex:
- O akıllı bir hayvandır. Böyle bir yalanı nasıl türkü yapmış olabilir? Ne gibi bir amacı vardır?
diye söylendi. Bu arada Pterezor
gürültüyü duyduğu için kanat çırparak Trex’in yanına geldi.
Brantosaurus, kargayı hırpalamayı sürdürürken, Pterezor:

- Gidip şu baykuşa sorayım mı? Neden bu türküyü bestelemiş?
Brantosaurus:
- Bu kargayı ne yapacağız? Trex! kargayı yemek ister misin?
- Bırakalım gitsin. Bu küçük
karga beni doyurmaz. Onun çirkin türküsüne öfkelenen biri nasıl olsa onu
parçalar. Sonu benden olmasın. Brantosaurus kargayı hırpalamayı
durdurunca, karga, korkuyla kanat çırpıp yanlarından uzaklaştı. O gece
Pterezor, baykuşun yanına gitmek üzere Yeşil Vadi’den havalandı. Baykuş
tünediği dalda bestelediği türküleri mırıldanırken kocaman Pterezor’un
hemen yanına kanat çırparak konmasına pek şaşırdı. Korkuyla irkildi.
Pterezor’un konuşmasını bekledi sabırla. Konduğu dala yerleşen Pterezor
kanadını kaldırıp:

- Sen!
dedi öfkeyle. Sonra devam etti:
- O yalan ürküyü kargaların ağzından Yedi Tepe Ormanlarına yayan sen misin?
- O türkü gerçekleri dile getiriyor. Yalan değil.
diye kendini savunmaya kalkan baykuşa, Pterezor öfkeyle seslendi:
- Kimden öğrendin hemen söyle bana?
- Yeşil Vadi yamaçlarında yaşayan akbabalar görmüşler. Bana da çakal söyledi.
- İnandım mı onların söylediklerine?
- Evet
- Burada pinekleyip duracağına,
uçup gelseydin Yeşil Vadi’ye. Bizim ne yaptığımızı gözlerinle görseydin,
bu yalan türküyü bestelemezdin.

diye başlayıp, Yeşil Vadi’de
neler yaptıklarını anlattı. Hayvanları nasıl koruma altına aldıklarını,
ne kadar ağaç diklerini söyledi. Baykuş Pterezor’a inanıp, çakalın
kendisini aldatmış olduğunu anlayınca, türküyü yaymış olduğuna çok
üzüldü. Pterezor’un anlattıklarını dinledikten sonra:

- Bu bir yanılgı. Hemen yeni bir
türkü bestelerim. Yarın tüm Yedi Tepe Ormanlarında yeni türkü söylenir.
Diğer hayvanları yatıştırmış olurum.

- Kargalara öğretme. Artık onlara kimse inanmaz. Hem sesleri de çok çirkin.
- Başka kuşlara öğretirim. Sakalara, sığırcık kuşlarına, bülbüllere öğretirim.
- Bu olur işte.
Pterezor öfkesi yatışınca kanat çırparak baykuşun yanından ayrıldı.
Sabah olunca, Yeşil Vadi’deki
dinazorlar, derin uykularından kuş cıvıltılarıyla uyandılar. Sesi güzel
olan kuşlar bazen bir arada, bazen tek başına uzun uzun dinazorların
gerçek öyküsünü dile getiren türküyü söylediler…

Tüm Yedi Tepe Ormanları cıvıl
cıvıl öten kuş sesleriyle doldu taştı. Arada kargalar da katıldı onlara.
Bazıları yeni türküyü çirkin sesleriyle mırıldanırken, bazıları hala
eski türküyü söylemeye çalışıyordu. Ama tüm hayvanlar güzel sesli
kuşları dinlerken, kargaların cıyaklamasına kulak asmadılar. Bazıları
kovaladılar kargaları…

Baykuş yaptığının ne denli kötü
bir davranış olduğunu anlayınca, bir daha gözüyle görmeden, araştırmadan
başkasının söylediklerine inanıp türkü bestelemedi.

Kuşların güzel türküsünü,
geceleri bülbüller sürdürdü. Sabaha değin susmadan öttüler. Kuşlar
bundan böyle, neşeyle daldan dala konarken hep bu türküyü söylediler…
Yeni doğanlara ve unutanlara hep aynı türküyle seslenip, dinazorların
Yeşil Vadi’de yaptıklarını anlattılar. Yeşil Vadi’nin nasıl taş çölü
olmaktan kurtulduğunu dile getirdiler. Dinazorları, Yedi Tepe
Ormanlarının kahraman koruyucuları olarak çevreye duyurdular…

Yedi Tepe Ormanlarında yaşayan
diğer dinazorlar da Yeşil Vadi’nin güzelliğini görmek için buraya gelir
oldular. Burada çoşup, neşeyle dans ettiler…

Akbabalar, dinazorların
çalışmalarıyla doğal park biçimine gelen Yeşil Vadi’ye baktılar umutla…
Belki bir gün, istekleri gerçekleşir, Yeşil Vadi onların beklediği gibi
“Taş çölüne” dönüşür diye düşlediler…

Yeşil Vadi yamaçlarında
boyunlarını büküp, taşlarda tüneyerek bekleşen akbabalar, yüreklerinde
taş çölü özlemiyle dinazorları izleyip durdular…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Akbabaların Umudu
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kültür ve Sanat Rehberi :: Büyüklerden Masallar-
Buraya geçin: