Sitemizden Yararlanmak İçin Üye Olunuz !!!Kediler B-261910-üye_ol
Pozitif Seyir
Sitemizden Yararlanmak İçin Üye Olunuz !!!Kediler B-261910-üye_ol
Pozitif Seyir
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaİletişimLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Kediler

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
hsn25
™Pozitif Seyir™
™Pozitif Seyir™
hsn25


Kediler Shanex10
Uyarı Seviyesi : Uyarı Yok
Kediler Shanex11
Kayıt tarihi : 11/08/10
Kediler Shanex11
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 460
Kediler Shanex11
<b>Nerden</b> Nerden : istanbul
Kediler Shanex11
<b>Yaş</b> Yaş : 32
Kediler Shanex11
Cinsiyet : Erkek Kediler Shanex11
Ruh Halim : Komik
Kediler Shanex11
Tuttuğu Takım : FenerBahçeli
Kediler Shanex12

Kediler Empty
MesajKonu: Kediler   Kediler I_icon_minitimeCuma Ağus. 13, 2010 11:48 am

- Hey baksana bana! Ben güzel miyim?
- Niye sordun?
- Merak ediiyorum. Çirkin mi yoksa güzel miyim?
- Güzelliğin yorumu bakana göre değişir. Ben seni güzel bulabilirim ama bir başkası seni itici ve sevimsiz bulabilir.
- Nasıl olur bu?
- Nasıl baktığına, seni nasıl
yorumladığına göre değişir. Sende beklediğini bulabilirse sana yakın
olur. Yoksa senden bucak bucak kaçar, istemez seni.

Bu sözleri söyledikten sonra,
kendinden emin bir tavırla gözlerini yumdu, başını ön ayaklarının
arasına sokup, kaldığı yerden uykusunu sürdürdü. Karşısındaki yerinde
duramıyordu. Küçücük pencesini uzatıp yavaşça ona dokundu. Birden
gözlerini açtı.



İrkilmişti. Hemen ayaklarının üzerine doğruldu. Tüyleri kabarmış, sırtı kamburlaşmıştı. Dişlerini göstererek:
- Neden bana dokundun?
- Daha soruların bitmemişti. Sen yumdum gözlerini hemen uyudun.
- Hayır uyumuyordum. Seni öyle de dinleyebilirdim.
- Beni umursamıyorsun gibi geldi bana. Lütfen bana kızma. Bak ben çok yeniyim.
- Onu görüyorum çok küçüksün.
- Bana yardım edemez misin?
- Sorduklarını yanıtlamadım mı?
- Daha soracaklarım var ama?
- Sor o zaman.
- Ben güzel miyim?
- Onu daha önce sordun ya.
- Olsun. Yanıtını pek anlayamadım.
- Neresini anlamadın?
- “Bakana göre değişir” dedin.
- Evet.
- Biri beni güzel buluyorsa, herkesin beni güzel bulmasını nasıl sağlarım?
- Herkesin onun gibi bakmasını sağlayarak.
- Örneğin şu uzun kulaklı, iri dişli, havlayan hayvanın güzel bakmasını nasıl sağlarım?
- O sana hiç bir zaman güzel bakmaz. O sana hep saldırır. O bir köpek. Köpekler kedileri sevmez.
- Biz kedi miyiz?
- Evet, bize benziyen hayvanlara insanlar “Kedi” derler.
- Köpekler bizi niye sevmez?
- Onların davranışları bizimkinden ayrıdır. Biz de onları sevmeyiz.
- Bana saldıranı sevmemi bekleyemezsin.
- O da bizden hoşnut olmadığı için saldırıyor unutma.
- Bizim sevmeyip saldırdığımız hayvanlar var mı?
- Var elbette. Fareleri hiç sevmeyiz. Yakalarsak öldürürüz onları.
- Köpekler bizi yakalarsa öldürür mü?
- Hayır onlar bizi çevrelerinden uzaklaştırırlar. Henüz bizi yakalamayı istemediler.
- O zaman, hem fareler, hem de köpekler beni güzel bulmayacaklar.
- Fareler için canavar sayılırız. Köpekler için sevimsiz.
- Onun için bakana göre güzellik değişiyor.
- Şimdi anladın. Başka sorun yoksa ben uyuyacağım.
- Şimdilik yok.
Başka soru sormasını beklemeden
büyük kedi, koltuğun kenarındaki yerine çekildi ve uyuklamaya başladı.
Küçük kedicik, önce çevresine bakındı sonra küçük adımlarla sessizce
oradan uzaklaştı.

Küçücüktü daha. Misafir olarak
geldiği evi tanımaya çalışıyordu. Gördüğü her şeye dikkatle yaklaşıyor,
önce ayağıyla yokluyor, sonra ona sarılıp oynamaya başlıyordu. Küçük
olduğu için bazen devrilip yuvarlandığı oluyordu. Şaşkınlığı geçince
kendini toplayıp aynı oyunu sürdürüyordu.

Çok sevimli, yaramaz bir kedi
yavrusuydu. Evin içinde bir aralık görmesin: Merakla kafasını uzatıp
içeriye bakıyor, sonra giriveriyordu; kapı aralığından bir başka odaya,
bir çiçek vazosuna, masanın üzerindeki meyva tabağının içine…

Takla atarak yuvarlandığı,
atlarken uzaklığı kestiremediği için yere düştüğü çok oluyordu. Böyle
durumlarda hiç ses çıkartmadan çevresine bakınır, bir yolunu bulup
yeniden deneme yapmaya çalışır, sonunda başarısızlığını yenerdi.

Ona bakanlar, bir koltuktan
diğerine atlamak için kaç kez yere düştüğünü izleyebilir, kendi başına
öğrenmeye çalıştığını, beceri kazanmak için nasıl uğraştığını
görebilirdiler. Onu izleyenlerin yüzünde bir gülümseme, yüreklerinde bir
kıpırdanma olurdu.

Onu sevgiyle kucaklamak
isterdiler. Ama o küçücük yavrucuk çevresindeki ilgiden habersiz, kendi
başına debelenerek yaşamı öğrenmeye çalışmaktadır. Belki de
çevresindekilerin neden kendine bakıp da güldüklerini hiç anlamadığı
için seslere kulak asmamakta, seslerin geldiği yöne “Ne var?” der gibi
bir bakış atıp oyununa dönmekteydi. Onun çevresini umursamazlığı,
ürkmeden oyununu oynamayı sürdürmesi, görülmeye değer bir tabloya
benziyordu…

Küçük kedi, bir gün yine kendi
başına halının kenarındaki saçaklarla oynarken, onları ayağıyla
iteleyip, üzerinden atlamaya uğraşırken köşeden, komidinin arkasından,
gelen tıkırtıyı duyunca kulaklarını dikti ve oyununu kesti. O yöne doğru
ilerlemeye başladı. Adımını atmadan bir ayağını havaya kaldırıyor biraz
bekletip sessizce yere koyunca diğerini aynı biçimde kaldırarak,
tıkırtının geldiği yöne ilerliyordu.

Komidinin yanına gelince altına
doğru eğildi. Köşede duvar dibinde duran bir hayvan gördü. Ön ayağını
uzatıp hayvana dokundu. Köşeye sinmiş, kocaman gözlerle titreyerek
kediye bakan hayvan o an korkudan ölebilirdi. Kedinin pençe darbesiyle
yerinden oynamıştı. Küçük kedi ne olduğıunu anlamaya çalışırken, hayvan
bir çığlık attı:

- Ay!
- Ne oldu? Neden titriyorsun?
Küçük fare sonunun geldiğini düşünerek titrek bir sesle:
- Şey çok korktum. diyebildi. Temkinli olmaya çalışıyordu. Küçük kedi merakla:
- Neden korktun?
- Birden sessizce üzerine geldin. Boş bulundum. Korktum işte.
- Buradan bir tıkırtı geliyordu. Merak ettim. Seni görünce dokundum. Yaşıyor mu? diye baktım.
- Sence yaşıyor muyum?
Fare bu soruyu kediye sormamış, belki de kendine sormuştu. Artık yaşadığına bile inancı kalmamış gibiydi.
- Evet. Hareket ediyormuşsun. Hem de konuşuyorsun. Bence yaşıyorsun.
Fare bir an duraladı. Karşısında
duran kedi küçücüktü. Çok küçük bir yavru. Daha onu eğiten olmamıştı.
Yoksa kendisine öyle meraklı gözlerle bakmaz, bir hamlede işini
bitirebilirdi. Belki de daha önce hiç fare görmemiş olabilirdi. Fare’nin
adını duymamış da olabilirdi. Biraz korku; biraz da çekince içinde
kediye sordu:

- Sen yeni mi geldin?
- Bu eve mi?
- Evet
- İki hafta oldu. Kimse bana yakınlık göstermedi. Ben de kendi kendime oynuyorum.
- Canın sıkılmasın diye mi?
- Hayır oyun oynamayı çok seviyorum. Hem oynarken öğreniyorum.
- Ne öğreniyorsun?
- Nasıl atlanır? Nasıl yakalanır gibi şeyler.
- Öğrendiklerin güzel mi?
- Bilmem oyalanıyorum işte. Güzel mi diye sorunca merak ettim. Ben güzel miyim?
- Hiç o gözle bakmadım.
- Anladım beni korkunç mu buluyorsun?
- Biraz
- Senin adın ne? senin gibi hayvanlara ne derler?
Fare, o zaman bu kedinin hiç fare
görmemiş olduğunu anladı. İçi rahatladı. Birden kediyi oyalayarak
ölümden kurtulabileceğini düşündü. Kedinin ilgisini çekecek bir biçimde
konuşmalıydı.

- Ben de senin gibi çok küçüğüm.
Bana benzeyen birini daha önce görmedim. Adım var mı bilmiyorum. Hiç
bana adımla seslenen olmadı. Senin adın var mı?

- Ben de bilmiyorum. Bana da
adımla seslenen olmadı. Ama ben öğrendim. Benim gibilere “Kedi”
diyorlar. Köpekler bizi sevmezmiş. Fareler de bizden korkarmış. Sen
benden korkuyorsun. Yoksa sen fare misin?

Fare, kedinin sorusunu açıkla yanıtlayamadı. Biraz sıkılarak:
- Sen çok büyüksün. Birden karşıma çıktın. “Bana zarar verirsin” diye korktum.
- Niye zarar vereyim? Sen bana saldırmayınca ben de sana dokunmam.
- O belli olmaz. Sen büyüksün. Birden öfkelenip bana zarar verirsin.
- Söz sana zarar vermeyeceğim. Beraber oynayalım mı?
- Ne oynayacağız?
- Sen kaçarsın ben seni yakalamaya çalışırım. Bir şey yuvarlanırken, ya da kaçarken tutmak çok hoşuma gidiyor.
“İçgüdüsel olmalı” diye düşündü küçük fare. Böyle bir oyuna girmeyi hiç istemediğini belli ederek:
- Şey, ben öyle ortalıkta dolaşamam. Kimse sevmez beni. Hep köşelerde durup sessizce çevreme bakarım.
- Niye sevmesinler? Küçücüksün sen de benim gibi.
- Bilmiyorum. Çok çirkin olmalıyım.
Diyerek soruyu geçiştirmeye
çalıştı. Ama meraklı küçük kedi onu pek bırakacak gibi değilidi. Ön
ayağını uzattı. Onu köşeden çıkaracak kadar hızla vurdu ve:

- Bana ne. Ben seninle oynamak istiyorum. dedi şımarık bir tavırla.
Aldığı darbeyle odanın ortasına
değin yuvarlanmış olan fare, toparlanıp hemen doğruldu. Üzerini
silkeledi. Yerine kaçmak üzereyken kedi önüne dikiliverdi. Fareyi ön
ayaklarının arasına kıstırdı. Fare kendini toplayamadan, küçük kedi
yuvarlanmaya başladı. Fareyi istediği oyuna zorla sokmuştu.
Yuvarlanırken fare elinden kaçınca, birden çevik bir hareketle dönüyor,
kaçmaya çalışan fareyi yakalıyor, arkasında bir pençe savurup onu odanın
ortasına fırlatıyordu. Daha fare havada süzülürken, dönüp o yöne
koşuyor, zıplayıp onu havada yakalıyor, ön ayakları arasına
kıstırıyordu.

Sonra yine beraberce yuvarlanmaya başlıyordular. Bu oyundan çok hoşlanmıştı.
Arada farenin kendini toparlayıp
kaçmaya çalıştığını görüyor, bir ayağıyla üzerine bastırıyor, fareyi
denetimi altına alınca, yine odanın ortasına fırlatıp oyununu
sürdürüyordu.

Fare bunalmıştı. Oradan oraya
itilip kakılması onu huzursuz etmiş, yorulmuştu. Sonunda dayanamadı
çığlık atarak bağırmaya başladı:

- Yeter artık. Oynama benimle…
Farenin çığlıklarını koltuğun
üzerinde uyuklamakta olan büyük kedi duydu. Hemen yerinden doğruldu. Bir
çırpıda halının üzerindeki yavru kediden kaçmaya çalışan farenin önüne
dikildi, beklemeden pençesini indirdi. Eğilip dişlerini geçirince, fare
cansız uzandı odanın ortasına.

Büyük kedinin yaptıklarını kocaman olmuş gözleriyle izleyen küçük kedi, oyuncağının elinden alınmış olmasına öfkelenerek:
- Ne yaptın? Ben onunla oynuyordum.
- O neydi biliyor musun?
- Hayır.
- O bir fareydi. Fareyle oyun oynanmaz. Hemen yakalayıp öldürmen gerekirdi.
- Bana bir zararı yoktu. Ben de ona zarar vermeyeceğimi söylemiştim.
- Hiç kediyle fare arkadaş olabilir mi?
- Ben olacaktım.
- Nasıl olacaktın? Ben onun çığlığına uyandım. Bir yolunu bulup senden kurtulsa, bir daha senin yanına gelmezdi.
- Neden gelmesin?
- Hem korkmuştu hem de canı yanmıştı.
Küçük kedi, kendine söylenenleri
hareketsiz dinledi. Sonra hiç bir şey olmamış gibi döndü arkasına,
halının saçaklarına doğru koştu. Onları ayağıyla iteleyerek oyununa
başladı…

Büyük kedi ağzında taşıdığı fare ölüsüyle hemen balkona çıktı.
Oracıkta yedi fareyi…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kediler
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kültür ve Sanat Rehberi :: Büyüklerden Masallar-
Buraya geçin: