Sitemizden Yararlanmak İçin Üye Olunuz !!!EŞEK, ÖKÜZ VE ÇİFTÇİNİN ÖYKÜSÜ B-261910-üye_ol
Pozitif Seyir
Sitemizden Yararlanmak İçin Üye Olunuz !!!EŞEK, ÖKÜZ VE ÇİFTÇİNİN ÖYKÜSÜ B-261910-üye_ol
Pozitif Seyir
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaİletişimLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 EŞEK, ÖKÜZ VE ÇİFTÇİNİN ÖYKÜSÜ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
hsn25
™Pozitif Seyir™
™Pozitif Seyir™
hsn25


EŞEK, ÖKÜZ VE ÇİFTÇİNİN ÖYKÜSÜ Shanex10
Uyarı Seviyesi : Uyarı Yok
EŞEK, ÖKÜZ VE ÇİFTÇİNİN ÖYKÜSÜ Shanex11
Kayıt tarihi : 11/08/10
EŞEK, ÖKÜZ VE ÇİFTÇİNİN ÖYKÜSÜ Shanex11
<b>Mesaj Sayısı</b> Mesaj Sayısı : 460
EŞEK, ÖKÜZ VE ÇİFTÇİNİN ÖYKÜSÜ Shanex11
<b>Nerden</b> Nerden : istanbul
EŞEK, ÖKÜZ VE ÇİFTÇİNİN ÖYKÜSÜ Shanex11
<b>Yaş</b> Yaş : 32
EŞEK, ÖKÜZ VE ÇİFTÇİNİN ÖYKÜSÜ Shanex11
Cinsiyet : Erkek EŞEK, ÖKÜZ VE ÇİFTÇİNİN ÖYKÜSÜ Shanex11
Ruh Halim : Komik
EŞEK, ÖKÜZ VE ÇİFTÇİNİN ÖYKÜSÜ Shanex11
Tuttuğu Takım : FenerBahçeli
EŞEK, ÖKÜZ VE ÇİFTÇİNİN ÖYKÜSÜ Shanex12

EŞEK, ÖKÜZ VE ÇİFTÇİNİN ÖYKÜSÜ Empty
MesajKonu: EŞEK, ÖKÜZ VE ÇİFTÇİNİN ÖYKÜSÜ   EŞEK, ÖKÜZ VE ÇİFTÇİNİN ÖYKÜSÜ I_icon_minitimeCuma Ağus. 13, 2010 11:47 am

Bil ki kızım, bir zamanlar büyük zenginlikleri ve sürü hayvanları

olan bir tacir varmış. Bu tacir evliymiş, çocuk sahibiymiş. Yüce

Tanrı ona kuşların ve hayvanların dilinden anlama yeteneği de vermiş.

Bu tacirin ev yeri, nehir kıyısında verimli bir toprakmış ve çiftliğinde

bir eşek ile bir öküz varmış.




Bir gün Öküz, eşeğin bulunduğu ahıra gelmiş; burasını süpürülmüş,

sulanmış bulmuş: yemlikte iyice harman edilmiş arpa ve elekten

geçirilmiş saman varmış; eşek de yan gelip yatmaktaymış. Çünkü,

çiftçi arada bir, gerektikçe küçük bîr gezinti için onu kullanır;

bundan sonra eşek hemen ahıra dönüp rahatına bakarmış. İşte o

gün, çiftçi, öküzün eşeğe, “Keyfince yemini yemeye bakî Sağlık olsun,*

yarasın ve de hazmın kolay olsun! Bense, sen dinlenirken, yorgunluktan

ölüyorum. Sen harmanlanmış arpa yiyorsun, önüne getiriyorlar;

ve bazen efendi üzerine binse de, çabucak seni geri getiriyor.

Bana gelince, sadece çift sürmeye ve dolap çevirmeye yarıyorum!”

dediğini duymuş. Eşek de ona diyormuş ki, “Seni tarlaya çıkarıp

boyunduruğu boynuna takarlarken, kendini yere at. hiç ayağa

kalkma! Alıp ahıra götürdüklerinde, yemek için verdikleri baklaya,

sanki hastaymışsın gibi, dokunma! Bir, iki, hatta üç gün yiyip içmekten

kendini alıkoy! Böylece yorgunluktan ve de çalışmaktan kurtulursun!”

Oysa sahipleri, oracıkta, onların konuşmalarını dinliyormuş.

Ahırdan sorumlu yanaşma gelip de yem vermek için öküze yaklaşınca,

onun çok az yediğini görmüş; ve de ertesi sabah çifte koşmak

isteyince, onu keyifsiz bulmuş. Bunun üzerine çiftçi yanaşmaya,

“Eşeği al ve bütün gün öküz yerine onu çifte koş!” demiş. Yanaşma

da öküz yerine eşeği işe koşup bütün gün çalıştırmış.

33

Saklı Kütüphane [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Günün sonunda eşek ahıra dönünce, öküz ona, yaptığı iyilik ve

bütün gün sayesinde dinlendiği için teşekkür etmiş. Eşek hiç yanıt

vermemiş ve yaptığından büyük pişmanlık duymuş.

Ertesi gün saban-sürücü gelmiş ve eşeği götürüp gün batıncaya

kadar yeniden çalıştırmış. Eşek, boynu soyulmuş, yorgunluktan

bitkin bir halde gelmiş. Öküz, onu bu durumda görünce, coşkuyla

ona şükranlarını sunmaya ve övgüyle onurlandırmaya başlamış.

Eşek, o zaman, ona demiş ki: “Bundan önceki günler ne rahattım,

rahatlıktan nasibimi alıp duruyordum.” Sonra da eklemiş: “Bununla

birlikte, sana iyi bir nasihatte bulunmakta yarar görmekteyim.

Efendimizi yanaşmalara şöyle derken duydum: ‘Öküz yarın da yerinden

kalkmazsa, onu kasaba verin! Kesin, derisinden masaya örtü

yapın!’ Senin adına korktum, sağlığından endişe ettim.”

Öküz, eşeğin bu sözlerini işitince, ona teşekkür etmiş ve demiş

ki, “Yarın onlarla gider, canla başla çalışırım”; ve hemen yeminin tümünü

yemiş, hatta yem kabının dibini diliyle yalamış.

Bütün bunlar olup bitmiş ve sahipleri de bu sözleri duymuş,

Ertesi gün, gün doğunca tacir, eşiyle birlikte öküz ve ineklerin

bulunduğu ahıra gitmiş; oturup izlemişler. Biraz sonra yanaşma gelip

öküzü dışarı çıkarmış. Öküz efendisini görünce kuyruğunu sallamaya,

gürültüyle yellenmeye ve her yöne çılgınca koşmaya başlamış

bunu gören çiftçi öylesine bir gülme nöbetine tutulmuş ki, sırtüstü

düşmüş. Kan sı sormuş “Ne gülüyorsun, sen?” diyerek… O da, “Görüp

işittiğim bir şeyden ötürü. Bunu ölümü göze almadan sana açıklayamam!”

demiş. Kadın, “Bunu bana kesinlikle açıklaman gerek!

Gülüşünün nedeni nedir? Ölsen bile söylemelisin!” diyence, kocası,

“Ölümden korktuğum için bunu sana açıklayamam!” demiş. Kadınsa,

“Öyleyse sen bana gülüyorsun” diye tutturmuş; ve de onunla çekişmekten

ve inatla sözünü sürdürerek canını sıkmaktan vazgeçmemiş.

Sonunda adam büyük bir şaşkınlığa düşmüş. Çocuklarını yanına

çağırtmış; kadıya ve tanıdıklara da haber salmış. Karısına sırrını

açıp ölmeden önce, vasiyetnamesini hazırlatmak istemiş; çünkü karısını,

amcasının kızı ve çocuklarının anası olduğundan büyük bir

aşkla severmiş; bir de onunla yirmi yıldır birlikte yaşamış imiş. Dahası,

karısının yakınlarını, mahalledeki komşuları da çağırtmış; onlara

tüm öyküyü ve sırrım açıklar açıklamaz öleceğini söylemiş. Orada

bulunan herkes kadına, “Allah aşkına! Israrından vazgeç, yoksa

kocan, çocuklarının babası ölecek!” demiş. Ama kadın onlara, “Bana

sırrını açıklamadan yakasını bırakmam, ölürse ölsün!” demiş. Bunun

üzerine konuşmaktan vazgeçmişler. Çiftçi de yanlarından ayrılmış,

ahırdan yana yönelmiş; bahçede ilkin abdest alıp sonra dönerek

iki rekât namaz kılıp sırrını söyleyecek ve ölecekmiş.

Çiftçinin elli tavuğu doyuracak güçte yiğit bir horozu ve bir köpeği

varmış. Çiftçi, köpeğin, tavuklara çullanan horoza seslenip onu

azarlayarak, “Efendimiz ölüme giderken böylesine keyiflenmekten

utanmıyor musun?” dediğini duymuş. Bunun üzerine horoz köpeğe

sormuş: “Nasıl oluyor bu?” diye… O zaman köpek, öyküyü tekrarlamış;

horoz da ona, “Allah, Allah! Efendimizde hiç akıl yok mu? Benim

elli karım var. Birini hoş tutar, öbürünü azarlar, idare eder giderim;

onun bir tek karısı var, onu bile nasıl yöneteceğim bilmiyor.

Oysa çözüm çok basit: Dut ağacından birkaç dal kessin, birden yatak

odasına dalsın ve ölünceye ya da pişman olup Özür dileyinceye

kadar karısını dövsün! Bundan sonra hiç can sıkacak sorular sormaz!”

demiş. Çiftçi, köpekle konuşan horozun söylediklerini işitince

kafasında şimşek çakmış ve karısını dövmeye karar vermiş.

Vezir burada öyküsünü kesip kızı Şehrazat’a, “Ben de sana çiftçinin

karısına yaptığını yapsam yeridir!” demiş. Kızı, “Ne yapmış?”

diye sorunca, vezir sözünü şöyle sürdürmüş:

Çiftçi karısının yatak odasına girmiş; kestiği birkaç dut dalım

orada bir yerlere sakladıktan sonra, ona seslenerek, “Sırrımı söyleyebilmem

için yatak odasına gel! Hiç kimse beni görmesin! Sonra

da öleyim!” demiş. Karısı onunla odaya girmiş; çiftçi ikisine özgü

odanın kapısını kapayıp karısına, gittikçe şiddetini artırarak bayıl-

tıncaya kadar sopa çekmiş; sonunda kadın, “Pişman oldum! Pişman

oldum!” demiş. Sonra da kocasının iki elini, iki ayağını öpmeye başlamış

ve gerçekten pişman olmuş; ve de onunla birlikte dışarı çıkmış.

İki tarafın yakınları da dahil, tüm orada bulunanlar, aralannın

düzeldiğini görerek sevinmişler; ve herkes ölünceye kadar mutlu ve

bahtlanndan memnun yaşamışlar.

Babasının anlattıklarını dinledikten sonra Şehrazat demiş ki:

“Babacığım, her şeye karşın, dilediğimi yerine getirmeni istiyorum!”

O zaman vezir, daha fazla ısrar etmeden, kızı Şehrazat’ın çeyizini

hazırlamış, sonra meseleyi Şah Şehriyar’a açmaya gitmiş.

Bu sırada, Şehrazat, küçük kardeşine yapacaklarını öğretip

ona “Şahın yamnda olduğum sırada, seni çağırtacağım; geldiğin ve

şahın benimle işinin bittiğini anladığın zaman, bana: ‘Ablacığım, bana

o harika öykülerinden birini anlat da geceyi hoşça geçirelim!’ de!

Bunun üzerine, sana anlatmaya başlayacağım öyküler, eğer Allah isterse,

müslimin kızlarının kurtuluşunun nedeni olacaktır” demiş.

Bunu izleyerek vezir kızını almaya gelmiş ve onunla birlikte şahın

huzuruna çıkmış. Şah memnun olmuş ve vezire, “Gereken her

şey hazır mı?” diye sormuş. Vezir saygıyla, “Evet” demiş.

Fakat, şah, genç kıza sahip olmak isteyince kız ağlamaya başlamış.

Şah ona, “Neyin var?” diye sorunca; kız da “Şahım! Bir kızkardeşim

var. Ona veda etmek isterdim” demiş. Şahın arattığı kızkardeşi

gelince, Şehrazat’ın boynuna sarılmış; ve yatağın ayak ucuna sokulup

kalmış,

O zaman Şah, ayağa kalkmış ve bakire Şehrazat’a sahip olarak

kızlığım gidermiş.

Sonra konuşmalar başlamış.

Dünyazat Şehrazat’a demiş ki: “Tanrı seninle olsun! Ablacığım,

geceyi hoşça geçirmemiz için bize bir masal anlatsana!” Şehrazat,

“Bütün kalbimle ve yerine getirilmesini görev bilerek! Ancak

yüce ve soylu şahımız izin verirlerse” diye yanıt vermiş. Şah bu sözleri

duyunca, zaten uykusu da kaçtığından, Şehrazat’ın masalını dinlemekten

tedirginlik duymamış.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
EŞEK, ÖKÜZ VE ÇİFTÇİNİN ÖYKÜSÜ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» ŞEYHIN OYKUSU
» TACIR ILE IFRITIN ÖYKÜSÜ

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kültür ve Sanat Rehberi :: Büyüklerden Masallar-
Buraya geçin: