hsn25
Uyarı Seviyesi : Kayıt tarihi : 11/08/10 Mesaj Sayısı : 460 Nerden : istanbul Yaş : 32 Cinsiyet : Ruh Halim : Tuttuğu Takım :
| Konu: EŞEK, ÖKÜZ VE ÇİFTÇİNİN ÖYKÜSÜ Cuma Ağus. 13, 2010 11:47 am | |
| Bil ki kızım, bir zamanlar büyük zenginlikleri ve sürü hayvanlarıolan bir tacir varmış. Bu tacir evliymiş, çocuk sahibiymiş. YüceTanrı ona kuşların ve hayvanların dilinden anlama yeteneği de vermiş.Bu tacirin ev yeri, nehir kıyısında verimli bir toprakmış ve çiftliğindebir eşek ile bir öküz varmış.Bir gün Öküz, eşeğin bulunduğu ahıra gelmiş; burasını süpürülmüş,sulanmış bulmuş: yemlikte iyice harman edilmiş arpa ve elektengeçirilmiş saman varmış; eşek de yan gelip yatmaktaymış. Çünkü,çiftçi arada bir, gerektikçe küçük bîr gezinti için onu kullanır;bundan sonra eşek hemen ahıra dönüp rahatına bakarmış. İşte ogün, çiftçi, öküzün eşeğe, “Keyfince yemini yemeye bakî Sağlık olsun,*yarasın ve de hazmın kolay olsun! Bense, sen dinlenirken, yorgunluktanölüyorum. Sen harmanlanmış arpa yiyorsun, önüne getiriyorlar;ve bazen efendi üzerine binse de, çabucak seni geri getiriyor.Bana gelince, sadece çift sürmeye ve dolap çevirmeye yarıyorum!”dediğini duymuş. Eşek de ona diyormuş ki, “Seni tarlaya çıkarıpboyunduruğu boynuna takarlarken, kendini yere at. hiç ayağakalkma! Alıp ahıra götürdüklerinde, yemek için verdikleri baklaya,sanki hastaymışsın gibi, dokunma! Bir, iki, hatta üç gün yiyip içmektenkendini alıkoy! Böylece yorgunluktan ve de çalışmaktan kurtulursun!”Oysa sahipleri, oracıkta, onların konuşmalarını dinliyormuş.Ahırdan sorumlu yanaşma gelip de yem vermek için öküze yaklaşınca,onun çok az yediğini görmüş; ve de ertesi sabah çifte koşmakisteyince, onu keyifsiz bulmuş. Bunun üzerine çiftçi yanaşmaya,“Eşeği al ve bütün gün öküz yerine onu çifte koş!” demiş. Yanaşmada öküz yerine eşeği işe koşup bütün gün çalıştırmış.33Saklı Kütüphane [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Günün sonunda eşek ahıra dönünce, öküz ona, yaptığı iyilik vebütün gün sayesinde dinlendiği için teşekkür etmiş. Eşek hiç yanıtvermemiş ve yaptığından büyük pişmanlık duymuş.Ertesi gün saban-sürücü gelmiş ve eşeği götürüp gün batıncayakadar yeniden çalıştırmış. Eşek, boynu soyulmuş, yorgunluktanbitkin bir halde gelmiş. Öküz, onu bu durumda görünce, coşkuylaona şükranlarını sunmaya ve övgüyle onurlandırmaya başlamış.Eşek, o zaman, ona demiş ki: “Bundan önceki günler ne rahattım,rahatlıktan nasibimi alıp duruyordum.” Sonra da eklemiş: “Bununlabirlikte, sana iyi bir nasihatte bulunmakta yarar görmekteyim.Efendimizi yanaşmalara şöyle derken duydum: ‘Öküz yarın da yerindenkalkmazsa, onu kasaba verin! Kesin, derisinden masaya örtüyapın!’ Senin adına korktum, sağlığından endişe ettim.”Öküz, eşeğin bu sözlerini işitince, ona teşekkür etmiş ve demişki, “Yarın onlarla gider, canla başla çalışırım”; ve hemen yeminin tümünüyemiş, hatta yem kabının dibini diliyle yalamış.Bütün bunlar olup bitmiş ve sahipleri de bu sözleri duymuş,Ertesi gün, gün doğunca tacir, eşiyle birlikte öküz ve ineklerinbulunduğu ahıra gitmiş; oturup izlemişler. Biraz sonra yanaşma gelipöküzü dışarı çıkarmış. Öküz efendisini görünce kuyruğunu sallamaya,gürültüyle yellenmeye ve her yöne çılgınca koşmaya başlamışbunu gören çiftçi öylesine bir gülme nöbetine tutulmuş ki, sırtüstüdüşmüş. Kan sı sormuş “Ne gülüyorsun, sen?” diyerek… O da, “Görüpişittiğim bir şeyden ötürü. Bunu ölümü göze almadan sana açıklayamam!”demiş. Kadın, “Bunu bana kesinlikle açıklaman gerek!Gülüşünün nedeni nedir? Ölsen bile söylemelisin!” diyence, kocası,“Ölümden korktuğum için bunu sana açıklayamam!” demiş. Kadınsa,“Öyleyse sen bana gülüyorsun” diye tutturmuş; ve de onunla çekişmektenve inatla sözünü sürdürerek canını sıkmaktan vazgeçmemiş.Sonunda adam büyük bir şaşkınlığa düşmüş. Çocuklarını yanınaçağırtmış; kadıya ve tanıdıklara da haber salmış. Karısına sırrınıaçıp ölmeden önce, vasiyetnamesini hazırlatmak istemiş; çünkü karısını,amcasının kızı ve çocuklarının anası olduğundan büyük biraşkla severmiş; bir de onunla yirmi yıldır birlikte yaşamış imiş. Dahası,karısının yakınlarını, mahalledeki komşuları da çağırtmış; onlaratüm öyküyü ve sırrım açıklar açıklamaz öleceğini söylemiş. Oradabulunan herkes kadına, “Allah aşkına! Israrından vazgeç, yoksakocan, çocuklarının babası ölecek!” demiş. Ama kadın onlara, “Banasırrını açıklamadan yakasını bırakmam, ölürse ölsün!” demiş. Bununüzerine konuşmaktan vazgeçmişler. Çiftçi de yanlarından ayrılmış,ahırdan yana yönelmiş; bahçede ilkin abdest alıp sonra dönerekiki rekât namaz kılıp sırrını söyleyecek ve ölecekmiş.Çiftçinin elli tavuğu doyuracak güçte yiğit bir horozu ve bir köpeğivarmış. Çiftçi, köpeğin, tavuklara çullanan horoza seslenip onuazarlayarak, “Efendimiz ölüme giderken böylesine keyiflenmektenutanmıyor musun?” dediğini duymuş. Bunun üzerine horoz köpeğesormuş: “Nasıl oluyor bu?” diye… O zaman köpek, öyküyü tekrarlamış;horoz da ona, “Allah, Allah! Efendimizde hiç akıl yok mu? Benimelli karım var. Birini hoş tutar, öbürünü azarlar, idare eder giderim;onun bir tek karısı var, onu bile nasıl yöneteceğim bilmiyor.Oysa çözüm çok basit: Dut ağacından birkaç dal kessin, birden yatakodasına dalsın ve ölünceye ya da pişman olup Özür dileyinceyekadar karısını dövsün! Bundan sonra hiç can sıkacak sorular sormaz!”demiş. Çiftçi, köpekle konuşan horozun söylediklerini işitincekafasında şimşek çakmış ve karısını dövmeye karar vermiş.Vezir burada öyküsünü kesip kızı Şehrazat’a, “Ben de sana çiftçininkarısına yaptığını yapsam yeridir!” demiş. Kızı, “Ne yapmış?”diye sorunca, vezir sözünü şöyle sürdürmüş:Çiftçi karısının yatak odasına girmiş; kestiği birkaç dut dalımorada bir yerlere sakladıktan sonra, ona seslenerek, “Sırrımı söyleyebilmemiçin yatak odasına gel! Hiç kimse beni görmesin! Sonrada öleyim!” demiş. Karısı onunla odaya girmiş; çiftçi ikisine özgüodanın kapısını kapayıp karısına, gittikçe şiddetini artırarak bayıl-tıncaya kadar sopa çekmiş; sonunda kadın, “Pişman oldum! Pişmanoldum!” demiş. Sonra da kocasının iki elini, iki ayağını öpmeye başlamışve gerçekten pişman olmuş; ve de onunla birlikte dışarı çıkmış.İki tarafın yakınları da dahil, tüm orada bulunanlar, aralannındüzeldiğini görerek sevinmişler; ve herkes ölünceye kadar mutlu vebahtlanndan memnun yaşamışlar.Babasının anlattıklarını dinledikten sonra Şehrazat demiş ki:“Babacığım, her şeye karşın, dilediğimi yerine getirmeni istiyorum!”O zaman vezir, daha fazla ısrar etmeden, kızı Şehrazat’ın çeyizinihazırlamış, sonra meseleyi Şah Şehriyar’a açmaya gitmiş.Bu sırada, Şehrazat, küçük kardeşine yapacaklarını öğretipona “Şahın yamnda olduğum sırada, seni çağırtacağım; geldiğin veşahın benimle işinin bittiğini anladığın zaman, bana: ‘Ablacığım, banao harika öykülerinden birini anlat da geceyi hoşça geçirelim!’ de!Bunun üzerine, sana anlatmaya başlayacağım öyküler, eğer Allah isterse,müslimin kızlarının kurtuluşunun nedeni olacaktır” demiş.Bunu izleyerek vezir kızını almaya gelmiş ve onunla birlikte şahınhuzuruna çıkmış. Şah memnun olmuş ve vezire, “Gereken herşey hazır mı?” diye sormuş. Vezir saygıyla, “Evet” demiş.Fakat, şah, genç kıza sahip olmak isteyince kız ağlamaya başlamış.Şah ona, “Neyin var?” diye sorunca; kız da “Şahım! Bir kızkardeşimvar. Ona veda etmek isterdim” demiş. Şahın arattığı kızkardeşigelince, Şehrazat’ın boynuna sarılmış; ve yatağın ayak ucuna sokulupkalmış,O zaman Şah, ayağa kalkmış ve bakire Şehrazat’a sahip olarakkızlığım gidermiş.Sonra konuşmalar başlamış.Dünyazat Şehrazat’a demiş ki: “Tanrı seninle olsun! Ablacığım,geceyi hoşça geçirmemiz için bize bir masal anlatsana!” Şehrazat,“Bütün kalbimle ve yerine getirilmesini görev bilerek! Ancakyüce ve soylu şahımız izin verirlerse” diye yanıt vermiş. Şah bu sözleriduyunca, zaten uykusu da kaçtığından, Şehrazat’ın masalını dinlemektentedirginlik duymamış. | |
|